"Konuyu ne kadar dolandırırsak dolandıralım,dinlerin varoluş nedeninin temelinde, ölüm olgusu yatmaktadır, din ile ölümün ilişkisi ateş ile barut gibidir, ateş olmadığı sürece barutun işlevi olmayacaktır."
"...Felsefenin de aynen dinler gibi ölüme ihtiyacı olduğu için, eğer felsefe yapıyorsak, bu öleceğimizi bildiğimizdendir, Montaigne'nin de dediği gibi,felsefe yapmak, ölmeyi öğrenmektir."
"Ejderhayı öldürmenin yolu, kafasını kesmekten geçer, tırnaklarını törpüleyerek bir yere varamayız."
"......Peki kendisini kozasına hapseden ve kapıyı ören ipekböceğinin ölüm anı hangisiydi, bir ölümden yeni bir yaşamın doğması nasıl olabiliyordu acaba,kelebeğin yaşamı ipekböceğinin ölümünden mi doğmuştu,yoksa kelebekte yaşadığına göre ipekböceği hiç ölmemiş miydi.Düşünür çırağı,ipekböceği ölmüştür,diye yanıtladı soruyu ve ekledi,yumurtlama döneminden sonra ölecek olan kelebektir,.....İpek böceği ölmüyor çünkü kelebek çıktıktan sonra kozanın içinde ceset kalmıyor,sen de söyledin zaten birinin ölümünden diğerinin yaşamı doğuyor.Buna metamorfoz denir...."
"Ekonomistin tedirgin edici düşüncelerine geri döndüğümüzde, hesabın esasen gayet basit olduğu ortaya çıkıyordu, şöyle ki; elde sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunan şu kadar aktif nüfus olduğu düşünüldüğünde,bu hesaba gerek malullük gerekse yaşlılık nedeniyle emekli olmuş bulunan nüfus eklendiğinde ve emekli kesimin aylıklarını çalışanların katkıları sayesinde aldıkları değerlendirildiğinde ve çalışan kesimin azalmasına karşın emekli kesimin sürekli ve önüne geçilmez bir şekilde arttığı göz önünde tutulduğunda,mutluluğun zirvesi,son noktası gibi algılanan ölümün yok oluşunun esasında iyi bir şey olmadığını nasıl olup da kimsenin farkedemediğini anlamak son derece güçtü."
'' ölümün tüm irtibarı sarsılmıştı. ya şimdi ne yapacağım, daha önce hiç olmamış ve hiç olmaması gereken bir aksaklığı nasıl düzelteceğim, böyle bir şeyi tarih bile yazmamış, diye kendi kendine söyleniyordu ölüm, esas sorun adamın kırk dokuz yaşında ölmüş olması gerekirken elli yaşını doldurmuş olmasıydı. zavallı ölüm şaşkın ve ne yapacağını bilemez haldeydi, neredeyse başını çatlak duvarlara vurası geliyordu. binlerce yıldır kesintisiz sürdürdüğü kariyerinde böylesi bir hata hiç olmamıştı, ama şimdi, tam da ölümlerle gerçek ölüm sebepleri arasındaki ilişkiye yeni bir boyut getirdiği sırada, bunca zamandır inşa edegeldiği ünü büyük bir darbe almıştı.''
"Yaşamın haksızlıkları hiç bitmez,şu sol el meselesini ele alalım,sol el viyolonsel icrasında en zor işi üstlenir,buna karşın sağ ele göre çok daha az alkışlanır."
"...Felsefenin de aynen dinler gibi ölüme ihtiyacı olduğu için, eğer felsefe yapıyorsak, bu öleceğimizi bildiğimizdendir, Montaigne'nin de dediği gibi,felsefe yapmak, ölmeyi öğrenmektir."
"Ejderhayı öldürmenin yolu, kafasını kesmekten geçer, tırnaklarını törpüleyerek bir yere varamayız."
"......Peki kendisini kozasına hapseden ve kapıyı ören ipekböceğinin ölüm anı hangisiydi, bir ölümden yeni bir yaşamın doğması nasıl olabiliyordu acaba,kelebeğin yaşamı ipekböceğinin ölümünden mi doğmuştu,yoksa kelebekte yaşadığına göre ipekböceği hiç ölmemiş miydi.Düşünür çırağı,ipekböceği ölmüştür,diye yanıtladı soruyu ve ekledi,yumurtlama döneminden sonra ölecek olan kelebektir,.....İpek böceği ölmüyor çünkü kelebek çıktıktan sonra kozanın içinde ceset kalmıyor,sen de söyledin zaten birinin ölümünden diğerinin yaşamı doğuyor.Buna metamorfoz denir...."
"Ekonomistin tedirgin edici düşüncelerine geri döndüğümüzde, hesabın esasen gayet basit olduğu ortaya çıkıyordu, şöyle ki; elde sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunan şu kadar aktif nüfus olduğu düşünüldüğünde,bu hesaba gerek malullük gerekse yaşlılık nedeniyle emekli olmuş bulunan nüfus eklendiğinde ve emekli kesimin aylıklarını çalışanların katkıları sayesinde aldıkları değerlendirildiğinde ve çalışan kesimin azalmasına karşın emekli kesimin sürekli ve önüne geçilmez bir şekilde arttığı göz önünde tutulduğunda,mutluluğun zirvesi,son noktası gibi algılanan ölümün yok oluşunun esasında iyi bir şey olmadığını nasıl olup da kimsenin farkedemediğini anlamak son derece güçtü."
'' ölümün tüm irtibarı sarsılmıştı. ya şimdi ne yapacağım, daha önce hiç olmamış ve hiç olmaması gereken bir aksaklığı nasıl düzelteceğim, böyle bir şeyi tarih bile yazmamış, diye kendi kendine söyleniyordu ölüm, esas sorun adamın kırk dokuz yaşında ölmüş olması gerekirken elli yaşını doldurmuş olmasıydı. zavallı ölüm şaşkın ve ne yapacağını bilemez haldeydi, neredeyse başını çatlak duvarlara vurası geliyordu. binlerce yıldır kesintisiz sürdürdüğü kariyerinde böylesi bir hata hiç olmamıştı, ama şimdi, tam da ölümlerle gerçek ölüm sebepleri arasındaki ilişkiye yeni bir boyut getirdiği sırada, bunca zamandır inşa edegeldiği ünü büyük bir darbe almıştı.''
"Yaşamın haksızlıkları hiç bitmez,şu sol el meselesini ele alalım,sol el viyolonsel icrasında en zor işi üstlenir,buna karşın sağ ele göre çok daha az alkışlanır."
JOSE SARAMAGO-ÖLÜM BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ