Hypatia'nın Araştırmacı Ruhu

Araştırmacı bir insanın yazıları

12 Nisan 2013 Cuma

Anlık Mutluluklar Dünyası

     Kısa süreli geçici,empati kurularak alınan mutluluk biçimine "Anlık Mutluluk" demek çok doğru olur sanırım.Mutlaka başka anlık mutluluk çeşidi de vardır fakat ben klişe olanını sizlerle paylaşmak istedim bu yazımda.Nedir bahsettiğim bu anlık mutluluklar dünyası diye soracak olursanız bildiğimiz romantik komedi tarzında düzenlenmiş filmlere diyorum.Kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz açın bir romantik komedi filmi izlemeye başlayın.Filmde kurgu oldukça sınırlıdır,aynı pastayı farklı tarifler ya da görünümlerde yemeye benzer romantik komediler.

    Muhtemel senaryodan bahsedecek olursak; mutsuz hayatta mutluluğu arayan bir kadın,mutsuz ama kendisini mutlu zanneden  bir erkek vardır.Genelde bu kişiler birbirlerine çok yakındırlar ve muhtemelen şimdiye kadar fark edemişlerdir bu durumu.Aynı zamanda farklı ilişkileri ya da hoşlandıkları kimseler vardır.Filmin başında genelde sizleri komiklikleri ile güldürürler sonrasında az yanlızlık hissettirip birazcık aşk acısı çektirirler, birde gizli şantaj aşaması vardır ki genellikle benimle birlikte olmazsan senden uzaklaşırım,başka yere taşınırım, bir iş teklifini kabul ederim gibi seçenekleri mevcuttur.Çoğunlukla bu şantajlar sonucu kavuşmalar tren garı,hava alanı vb yerlerde çiftlerden birinin diğerini durdurması sonucu mutlu sonla bitirilir.Film boyunca gülersiniz,üzlürsünüz belki ağlarsınız,en sonunda mutlu sona kavuştuklarında sizde rahatlarsınız.Ta ki film sonunda yazılar geldiğinde filmin büyüsü bitip siz gerçek hayata dönünceye kadar sürer bu mutluluk.Genelleyecek olursak Hollywood'un "Kısa Süreli Mutluluk Pazarlaması" dan başka birşey değildir bu.
(Tabi bu bahsettiklerimin dışında oldukça kaliteli romantik-komedi  tarzında filmlerde var,fakat benim bahsettiğim bunların dışındaki klişeleşmiş senaryolara sahip filmler.)

     Ne yazıkki ilişkiler o filmlerdeki gibi kolay olmuyor.Bir çok kişiden de bu pazarlama sonucu "Film gibi hayatım olsun istiyorum"," ben neden böyle mutlu olamıyorum" tarzında kendince konuşup hayıflanıyordur.Tabiki gerçekten öyle mutlu insanlar vardır.Ama yaşantılarımızın,küçük önemli anların es geçildiği kaba taslak ana hatları ile anlatıldığı 1,5 saatler gibi olmasını da istemiyorum.Size tek önerim film gibi yaşamak isteyip filmleri izlemeyi bırakın ve gerçek hayata dönün.O zaman filmlerdeki gibi yaşayamadığınız için hayıflanmak yerine en azından denedim ama olmadı diyebilirsiniz.Ya da tv karşısından kalktığınızda belkide doğru insanla karşılaşabilirsiniz.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Mezardan Bitkiye,Bitkiden İnsana Merhaba


Yatak aslında bir mezar mıdır?
İnsan yalnız kaldığında,kendini kötü hissettiğinde neden hemen yatağına sığınır?
Neden birçok yerde rahat bir şekilde ağlayamaz içini dökemez iken yatağına yattığında bütün duyguları akıverir?

Kimimiz için belki de yatak bir mezar,geçici ölüm demek.Uyumak belki de yarı ölümdür.Bu nedenle sorunlardan kaçmak için uyumak en çok başvurulan bir savunma mekanizmasıdır.İnsan hayattan kaçar yatağına sığınır ve anne rahmindeki bebek misali kıvrılarak ağlar.Onun için tek kaçış yolu geldiği yere geri gitme arzusu ya da geçici ölüm duygusunun tadına varmaktır.
Peki ne kadar süre böyle yarıyaşayabilir insan?
Sanırım hissetmeyi yitirip hayatını otomatik pilota alabilinceye kadar devam eder insan. Hayatın otomatik pilotu nedir peki? Ev ve iş arasında mekik dokuyup,sadece fizyolojik ihtiyaçlarını gidermesi,insanlar arası hatta insanın kendisi ile iletişim kurmayı unutması, düşünmeden bir bitki gibi yaşaması bu süreci tam olarak ifade eden cümle olsa gerek.

Peki bu bitki durumundan nasıl çıkabiliriz bu insancığı? Bir amaç, bir miktar yaşama sevinci ve hala umudun var olduğunu inandırarak sanırım.

Çevremizde bu bitki durumunda yaşayan ama bizim farkedemediğimiz onlarca insan yaşamakta.Biz onları fark edemediğimizde bizim onlardan ne farkımız kalıyor?Burada devreye bakmak ile görmek arasındaki ince çizgi giriyor sanırım.Siz herkes gibi bakmak mı,yoksa farkındalığı olan gören bir insan mı olmayı tercih edersiniz?

İnsanlar çok konuşkan bir insan olduğum için genelde pazarlamacı olmam gerektiğini söyler dururlar. Sanırım belli bir pazarlamacılık bölümünde uzmanlaşabilirim,birçoğumuz da uzmanlaşabiliriz.Bu uzmanlık dalına ben  “Umut Pazarlamacılığı” diyorum.Sermayeniz mutluluğunuz ve ödemenizde insanlara iyilik yaptığınızı bilmek oluyor.

Herhangi bir üniversite yerleştirme sınavına girmeden Hayat Üniversitesinde “Umut Pazarlamacılığı” bölümüne hepinizin yerleşmesi dileği ile…yeniden merhaba =))

Görsel:Deviantart (Mathiole)