Hypatia'nın Araştırmacı Ruhu

Araştırmacı bir insanın yazıları

9 Aralık 2011 Cuma

Taare Zameen Par (Like Stars On Earth)

Bollywood denince aklınıza tipik hint filmleri geliyordur değil mi?"Ellerinde mum vb. şeyler olan geleneksel şallı kıyafetlerini giymiş bir sürü kadın ve erkek film aralarında dans ediyorlar" Zihninizde bu imgelemin oluştuğunu tahmin edebiliyorum çünkü yakın zamana kadar bende de öyle bir düşünce vardı .Fakat son yıllarda Hindistan da üretilen filmler, sosyal ve toplumsal sorunlara yönelerek birçok ilerleme kaydetti.Özellikle Aamir Khan'nın son yıllarda çok iyi işler çıkardığını söyleyebilirim.






Zaten şimdide sizlere kısaca benim favori filmlerimden biri olan Taare Zameen Par (Like Stars On Earth)bahsedeceğim.Filmin yapımcılığını,yönetmenliğini üstlenmiş olan Aamir Khan'ı aynı zamanda oyuncu kadrosunda da görüyoruz.

Filmin konusu;
İshaan okulda problemleri olan bir öğrencidir.Okuma yazmayı öğrenmekte zorluk çektiği gibi onu anlamayan öğretmenleri ve ailesi tarafından sürekli azarlanmakta, cezalar almaktadır.Ayrıca İshaan ne kadar başarısızsa abisi de tam tersi her dersinde sınıf birincisi olan bir öğrencidir.Bu duruma bir çözüm getirmek isteyen babası tarafından bir yatılı okula kaydettirilir.Babasının düşüncesine göre İshaan oradaki disiplin sayesinde (yani öğretmenlerinin döve döve aklına başına getirmesi ) başarılı olacağına inanmaktadır.Onu anlamayan öğretmenler ve insanlar tarafından çevrili olan İshaan bir de ailesi tarafından yatılı okula terkedilince tamamen içine kapanır ve en sevdiği şey olan resim yapmayı dahi bırakır.ishaan'ın neden böyle olduğunu ise okula yeni gelen resim öğretmeni anlar.İshaan disleksi  hastasıdır.

Filmde çocuğun oyunculuğu olsun,konu,verilen mesajlar,müzikler benim için oldukça keyif vericiydi.Arada açıp tekrar izlediğim bir film olmakla birlikte başta anne,babalar ve eğitimciler olmak üzere herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.




Filmi izlerken aklımdan şu düşünceler geçti;
Her çocuk özeldir.Fakat oluşturduğumuz yanlış eğitim sistemleri ile onları bu özel yanlarından sıyırıp koyunlaştırmaya çalışıyoruz.Neden bir çok kişi çocuklarını yarış atı gibi düşünür?Neden bir çok aile için çocukları her şeyde birinci olmak zorunda?Neden çocuklarımızın ders notları iyi olduğunda hediye alırız da diğer zamanlar koşulsuzca sevdiğimizi, onu düşündüğümüzü belli etmek için küçük mutluluklar yaratmayız?Onları olduğu gibi kabul etmek, bizler için bu kadar mı zor?Neden biz öğretmenler çocuk bir şeyi öğrenemediği zaman suçu çocukta ararız?Neden 'ben mi öğretemiyorum acaba' diye düşünmeyiz?Çocuk öğrenemiyorsa sadece suç onda mıdır?Beş parmağın beşi bir değildir.Hepsini birbirine eşitlemeye çalıştığımızda ise parmaklarımız kırılır.Bunu fark etmek bu kadar mı zor?

Filmde bahsi geçen güzel bir alıntı;

Ağaca Bağırmak

Solomon adalarında yaşayan yerlilerin ilginç bir ağaç kesme yöntemi olduğunu biliyor muydunuz? Elektronik testere gibi teknolojik nimetlerden mahrum olan yerliler, baltayla kesemeyecekleri kadar kalın bir ağacı üfleyerek deviriyorlarmış… Evet, yanlış duymadınız, üf-le-ye-rek. Baltayla deviremeyeceklerini düşündükleri ağacın karşısına hep birlikte dizilip bir ağızdan ağaca kötü sözler fısıldıyorlarmış. Bunu yaparken her bir ağacın içinde bir ruh taşıdığına inanıyorlarmış. Kötü fısıltıların bu ruhu güçlendirip ağacı terk etmesini bekliyorlarmış. Ve haklı da çıkıyorlarmış. Bir süre sonra ağaç kurumaya yüz tutuyor, ardından da devriliyormuş…

İnanamayabilirsiniz… Ancak Solomon adası yerlilerinin ağacın içinde farz ettiği ruhun insanlarda da olduğuna bir inanabilsek… Ve onları baltadan çok kötü sözlerin devireceğine…

Söz baltadan daha yaralayıcı olmalı…



Bizde çocuklarımıza,öğrencilerimize böyle yapmıyor muyuz? Bağırmakla iş çözülseydi her iyi bağıran kişi iyi bir anne baba ve öğretmen olurdu herhalde.Çocuklara her bağırdığımızda kendine güvenini daha çok yitirdiğini , içine kapandığını fark edemiyoruz.

Haim Jinot'un da dediği gibi "Çocuklar donmamış beton gibidir,üzerine ne düşse iz bırakır." Bu yüzden çocuğumuza ve tüm çocuklara saygı duyalım.

Filmden bir sahne..Ishaan ödevlerini yapmadığı için okuldan kaçar.Bir çocuğun gözünden insanları gözlemler.Şarkı "Biraz tatlı,biraz ekşi, biraz yakın ama çok uzak değil...Bana gereken, tüm ihtiyacım olan özgür olmak." sözleri ile başlar ve "Bu çocukluk yılları hiçbir zaman geri gelmeyecek,öyleyse bol bol harca dostum.Beş parasızsan , veresiye harca, hayatın tadını çıkar." sözleri ile biter.İyi seyirler.



5 yorum:

ay çok merak ettimn!

bollywood diyince aklkıma raj kapoor geliyor valla.. bayılıyorum ben raj kapoor'a da hint filmlerine de!
 
Mia Wallace;
Bollywoodu seviyorsan mutlaka izlemelisin canım :)
 
hint sineması sahiden de son yıllarda iyileşti. bak aklıma the fall ve muson wedding geldi. bu filmi izlemedim. yazman ne iyi oldu. bütün filmlere yetişemiyorum. bak bu film izlenme listesinde öne geçti şimdi.
:)
 
Deeptone;
The Fall izledim güzel filmdi.Muson Wedding indirdim fakat bir türlü izlemek nasip olmadı.O kadar çok film çekiliyor ki yetişmek gerçekten mümkün olmuyor...yorumlarını bekliyorum izledikten sonra :)
 
babam ve oğlum filminden sonra en çok gözyaşı döktüğüm film...
 

Yorum Gönder